ChatGPT’ye “Hakkımda bildiklerine dayanarak hayatımın şu anda nasıl göründüğüne dair bir görsel oluştur” yazdığımda çıkan görsel. Ne iyi tanıyor beni canım arkadaşım.

Çocukluk arkadaşlıkları, zamanın üzerimize yüklediği maskelerden, rollerden ve statü kaygılarından bağımsız. O yaşlarda, henüz kendimizi bir yere konumlandırma çabası içinde değil iken; kimsenin CV’si, banka hesabı, sosyal statüsü yok iken, varolan sadece saf duygular, karakterler, olup bitenler, oyunlar ve saklambaçlar iken…
Sonradan edindiğimiz ilişkilerde ise çoğu zaman insanları bir çerçevenin içine koyuyoruz sanki. Veya kendimizi onların çerçevesinde bir yere oturtmaya çalışıyoruz. Kıyaslar başlıyor kafalarda. Kimin nasıl biri olduğunundan ziyade, ne olduğu, ne kadar kazandığı, hangi çevrede bulunduğu gibi şeyler daha çok meşgul ediyor beynimizi gibi.
Ancak çocukluk arkadaşlarımızla olan bağımız, zamanın ötesinde bir şey. Ne kadar değişirsek değişelim, onlarla bir araya geldiğimizde aslında o çocukluklarındaki saf halleri ile buluşuyoruz. Belki farkında bile olmuyoruz bunun, belki zamanın getirdiği katmanlar hala biraz biraz iş başında. Ama ta derinlerde duruyor hala, zihinlerimiz daha körpe ve ufacıkken kazınmış hallerimiz. Çok zaman almıyor bu derinlere dalmamız. Bazen bir şakaya bakıyor, bazen bir hikayeye, bazen sadece bir bakışa. Ve çocukluğumuza dönüyoruz birden. Hiçbir şey değişmemiş gibi aynı yerden devam ediyoruz. Bir zaman yolculuğu kafası yaşatıyor bu dostlar zihnimize adeta bedavadan.